İdea Yayınevi / Modern Tin /Aziz Yardımlı
 
eski anasayfa_
online alış-veriş_
 
 
 
Niyet ve Gönenç

Edim ancak içsel olarak benim tarafımdan belirlenmişse benim Amacım ve Niyetimdir. Edimde yalnızca bildiğim sonuçlardan sorumlu olmam Amaçtan Niyete geçiş kıpısını oluşturur.

Amaçta sonuçlar konusunda sorumluluğum ikircimli kalabilir. Niyet ise Eylemin ortaya çıkardığı sonuçların bilinçli olarak bana ait olduğunu gösterir.

Amaç Eylemin üzerinde etkili olduğu belirli-Varlıkta birçok sonuç getirebilir. Bunlardan hangisinin benim sorumluluğumda olduğunu Niyet belirler. Niyet kavramsal olarak Amaçta kapsanır, ve Niyet de bir Amaçtır. Ama Niyeti Amaçtan sonuçlardaki 'bilme hakkı' açısından ayrılır (bkz. Hegel, TzF, § 120). Bu nedenle çocuklar, budalalar, deliler vb. durumunda hesap verme yeteneği dikkate alınır. (Niyette Amacın kıpı olarak kapsanması iki sözcük aralasındaki semantik benzerliği açıklar.)

Amacın tüm sonuçları bana saltık olarak değil, göreli olarak yüklenebilir. Bu Niyet için böyle değildir. Niyet saltık olarak bana aittir.

Biri insan öldürmüş olabilir, ve hiç kuşkusuz bunu amaçlamıştır. Ama gene de burada dışsal edimin Amacından ayrı olarak yakın zamanlarda 'güdü' denilen şey aranır, çünkü Güdü bilinçli olduğu düzeye dek Niyettir.

Amaç karşısındaki bütün belirli-Varlığın yalnızca tek bir noktasında etkili olmakla aynı zamanda bütünün kendisi üzerinde etkili olur. Amacın hedeflediği tikel nokta kendini evrensel olarak gösterir, çünkü dizgesel bir bütündeki tikellik olmakla o denli de bütün bir evrensel ile bağıntılıdır, kendinde evrenseldir.


Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 119

§ 119

... Niyet yoluyla aklama çabası eylemin öznel özü olarak ileri sürülen herhangi bir tekil yanın yalıtılmasıdır. ...

... Das Bemühen der Rechtfertigung durch die Absicht ist das Isolieren einer einzelnen Seite überhaupt, die als das subjektive Wesen der Handlung behauptet wird. ...
§ 120
§ 120
Niyetin hakkı eylemin evrensel niteliğinin salt kendinde olmaması, tersine eylemde bulunan tarafından da bilinmesi, böylece daha önceden öznel istencinde bulunmuş olmasıdır; tıpkı, evrik olarak, deyim yerindeyse eylemin nesnellik hakkının da kendini düşünen bir varlık olarak özne tarafından biliniyor ve isteniyor olarak ileri sürmek olması gibi.
Das Recht der Absicht ist, daß die allgemeine Qualität der Handlung nicht nur an sich sei, sondern von dem Handelnden gewußt werde, somit schon in seinem subjektiven Willen gelegen habe; so wie umgekehrt das Recht der Objektivität der Handlung, wie es genannt werden kann, ist, sich vom Subjekt als Denkendem als gewußt und gewollt zu behaupten.

Niyetin kökeni olarak duyguya, yüreğe vb. başvurulabilir, ve kötü sonuçları olan bir Eylemin iyi Niyet zemininde aklanması gerektiği düşünülebilir. Ama Niyet sonuçlar arasında yalnızca tikel biri olsa da, sonuçlar bir bütünlük içinde varolurlar ve bu Eylemin evrensel doğasını oluşturur. Buna göre sonuçların bütünü dikkate alındığında, zaman zaman iyi Niyetin yalnızca Cehenneme giden yolun taşlarını oluşturduğu söylenebilir. "İyi ve Doğru da salt doğal olmayan, tersine ussallığım yoluyla koyulan içeriklerdir " :: "das Gute und Rechte ist auch ein solcher nicht bloß natürlicher, sondern durch meine Vernünftigkeit gesetzter Inhalt" (Hegel, TzF, § 121 Ek).

İyi ve Doğru dolaysız İstençte yalnızca kendinde vardır, ve bu nedenle Ahlak (Duyunç) alanına ait olan İyi ve Kötü gibi belirlenimler dolaysız İstenç (Mülkiyet) durumunda söz konusu edilmez. Mülkiyet moral bir belirlenim değildir. Yalnızca tüzel bir belirlenimdir, İstencin dolaysızca dışsal bir nesne üzerine yatırılmasıdır. Yine, Mülkiyetin moral bir belirlenim olmaması onun bir hırsızlık olmasını engellediği gibi, aynı zamanda Liberalizmin Mülkiyet ilişkilerine sınırsız özgürlük isteminin niçin moral olmadığını da açıklar.


Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 113

§ 113

İstencin öznel ya da ahlaksal olarak anlatımı ya da dışlaşması Eylemdir. Eylem şu belirtilen belirlenimleri kapsar: (a) Dışsallığı içinde benim tarafımdan benimki olarak bilinmek, (b) bir Gerek olarak Kavram ile ve (g) başkalarının istençleri ile özsel bağıntı olmak.

Ancak ahlaksal istencin anlatımı Eylemdir. İstencin biçimsel hak alanında kendine verdiği belirli-varlık dolaysız bir Şeydedir, kendisi dolaysızdır ve kendi için ilkin Kavram ile hiçbir belirtik bağıntı taşımaz. Kavram bu aşamada henüz öznel istence karşı ya da ondan ayırdedilmiş değildir, ne de başkalarının istençleri ile olumlu bir bağıntı söz konusudur.

Die Äußerung des Willens als subjektiven oder moralischen ist Handlung. Die Handlung enthält die aufgezeigten Bestimmungen, a) von mir in ihrer Äußerlichkeit als die meinige gewußt zu werden, b) die wesentliche Beziehung auf den Begriff als ein Sollen und g) auf den Willen anderer zu sein.

Erst die Äußerung des moralischen Willens ist Handlung. Das Dasein, das der Wille im formellen Rechte sich gibt, ist in einer unmittelbaren Sache, ist selbst unmittelbar und hat für sich zunächst keine ausdrückliche Beziehung auf den Begriff, der als noch nicht gegen den subjektiven Willen, von ihm nicht unterschieden ist, noch eine positive Beziehung auf den Willen anderer;

§ 118

§ 118

Ek. Yalnızca tasarımım olmuş olanı kabul etmemde Niyete geçiş yatar. Başka bir deyişle, yalnızca duruma ilişkin olarak bildiğim bana yüklenebilir. Ama zorunlu öyle sonuçlar vardır ki, kendilerini her eyleme bağlarlar, üstelik ortaya yalnızca tekil, dolaysız şeyler çıkardığım zaman bile, ve bu sonuçlar bu düzeye dek durumun kendi içinde kapsadığı evrensellerdir. Gizlenebilecek sonuçları hiç kuşkusuz önceden göremem, ama tekil edimlerin evrensel doğalarını tanımam gerekir. Burada sorun tekil şey değil ama bütündür ve bu ise kendini tikel eylemin belirli yanıyla değil ama evrensel doğasıyla ilişkilendirir. Amaçtan Niyete geçiş şimdi benim yalnızca tekil eylemimi değil ama onunla bağlanan evrenseli bilmem gerektiği olgusunda yatar. Böyle ortaya çıkmakla evrensel benim tarafımdan istenmiş olandır, Niyetimdir. Zusatz. Darin, daß ich nur anerkenne, was meine Vorstellung war, liegt der Übergang zur Absicht. Nur das nämlich, was ich von den Umständen wußte, kann mir zugerechnet werden. Aber es gibt notwendige Folgen, die sich an jede Handlung knüpfen, wenn ich auch nur ein Einzelnes, Unmittelbares hervorbringe, und die insofern das Allgemeine sind, das es in sich hat. Die Folgen, die gehemmt werden könnten, kann ich zwar nicht voraussehen, aber ich muß die allgemeine Natur der einzelnen Tat kennen. Die Sache ist hier nicht das Einzelne, sondern das Ganze, das sich nicht auf das Bestimmte der besonderen Handlung bezieht, sondern auf die allgemeine Natur derselben. Der Übergang vom Vorsatz zur Absicht ist nun, daß ich nicht bloß meine einzelne Handlung, sondern das Allgemeine, das mit ihr zusammenhängt, wissen soll. So auftretend ist das Allgemeine das von mir Gewollte, meine Absicht.

Hegel / Tüze Felsefesi
  Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 125

§ 125

Öznel yan tikel içeriği olarak Gönenç ile birlikte kendi içine yansımış birşey olarak, sonsuz birşey olarak aynı zamanda evrensel yan ile, kendinde varolan istenç ile bağıntı içinde durur. Bu kıpı, ilkin bu tikelliğin kendisinde koyulmuş olarak, başkalarının da Gönencidir, — ya da daha tam ama bütünüyle boş bir belirlenimde, herkesin Gönencidir. Genel olarak başka birçok tikel [bireyin] Gönenci de öyleyse öznelliğin özsel ereği ve hakkıdır.

Das Subjektive mit dem besonderen Inhalte des Wohls steht als in sich Reflektiertes, Unendliches zugleich in Beziehung auf das Allgemeine, den an sich seienden Willen. Dies Moment, zunächst an dieser Besonderheit selbst gesetz, ist es das Wohl auch anderer — in vollständiger, aber ganz leerer Bestimmung, das Wohl aller. Das Wohl vieler anderer Besonderer überhaupt ist dann auch wesentlicher Zweck und Recht der Subjektivität.

 

Gönenç

Başkalarının gönenci de benim hakkımdır (yukarıda, § 125). Çünkü tikel, belirli istenç kendinde o denli de evrenseldir. Bu çıkarsama İstenç olarak Tinin evrenselliğinin zorunlu vargısıdır. Hiç kuşkusuz belirli istenç "bu" tikel bireyin istencidir. Ama mantıksal olarak — eytişimsel olarak — tikel istenç evrensel istenci kendi içinde kapsar.

Tikel İstenç, benim istencim zorunlu olarak bencil değildir. Her Egonun hakkı vardır, ve bunu ileri sürmesi egoizm değildir. Egoizm, Bencillik ancak tikelin evrensel pahasına ileri sürülmesi, Hakkı göreli olanın Hakkı saltık olan olarak geçerli olmayı istemesidir. Tikelin Everensel ile bu uyumsuzluğu daha sonra Kötülüğün özsel doğası olarak ortaya çıkacak olan şeydir.


Mutluluk

Duygu 'Öznel Tin'e ait bir kategoridir.
Mutluluk belirlenimlerinin dışsal olarak verili olmaları ölçüsünde gerçek Özgürlük belirlenimleri değildirler Aslında Kölelik belirlenimleri olabilirler. En büyük Mutluluk en büyük Mutsuzluğa geçebilir. Mutluluk Gönençten yalnızca ikincinin ahlaksal bir doğrulama kapsaması ile ayrılır.

Mutluluk duygunun duygu ile birliğidir.
Duygunun duyguda kendini bulması, başkasında öz-duygu — Sevgi —, bu saltık Mutluluktur. Duygu saltık olarak kendini dışsallaştırma, kendine başkalıkta belirlenim verme, kendini yitirme, kendinden vazgeçme ve bu yitirişte yalnızca ve yalnızca kendini kazanabilme yetisidir. Sevginin sonsuzluğundan söz etmemizin zemini Benin Başkasında Kendini bulmasıdır.

Mutluluk soyut Hak alanının bir kavramı değildir: Mülkiyet Mutluluk getirmez. Freud paranın mutluluk getirmemesinin nedenini paranın çocukluk dilekleri arasında bulunmaması olgusunda görüyordu. Çocuğun salt Duygunun ötesine geçmemiş, henüz tüzel Kişiliğinin gelişmemiş olması ölçüsünde böyle bir dileği olamaz.

İçgüdünün hedefi doyumdur, ve doyum içgüdüye ait olduğu düzeye dek Mutluluk ile bir değildir, çünkü Mutluluk Benin Başkasında öz-duygusudur.

 

Kapitalist ('ya da liberalist) Amaç doyumunu Mülkiyette bulduğu ölçüde Mutluluk değil ama Güç elde eder, ve bu Güç-Kişiliği Mülkiyet üzerine kurulduğu için ancak kendisi gibi Mülkiyet tarafından belirlenen Kişilikler alanında tanınır ve sayılır. Kapitalist hiçbir zaman özgür bir Sevgi bulamaz ve Güç ile yetinmek zorundadır. Toplumsal ilişkileri dostluk ve sevgi üzerine değil ama boyuneğme üzerine dayanır. Kendini salt Mülkiyet üzerinde yoğunlaştıran bir istenç dışsallıkta varsıllaştığı düzeye dek içsellikte yoksullaşır, ve bu bencil dışsallıkta direttiği düzeye dek ahlaksal ve törel belirlenimlerden uzaklaşır, onlarla çatışmaya yönelir. Modern Yurttaş Toplumu, kavramı gereksinim ve çıkar ilişkileri tarafından belirlendiği ve böylece kendisi Mülkiyet üzerinde bir yoğunlaşma olduğu ölçüde, bir duygusuzluk ve yabancılaşma alanıdir.

Ancak duygusunda özgür insan, ancak içselliğinin bilincine ulaşmış insan mutlu olabilir. Liberalizmin insan mutluluğu ile ilgili olmamasının nedeni soyut özel mülkiyet alanında Duygunun ve Duyuncun kapsanmıyor olmasıdır. Tüm istenci Mülkiyete bağımlı kıldığı düzeye dek, Objektivizm bir duygusuzlaşma çabasıdır.

Eylemde İstenç bilinçli olarak bulunduğu için Erek her durumda benim için İyi olandır, ama bu İyi kendi uğruna değildir. Ereğin içeriği duyusal-duygusal olan tarafından belirlendiği ölçüde Gönenç ve Mutluluktur.


Öznellik (İçsellik; Yürek; Duyunç)

İçsel Özgürlüğün, Ahlakın birey olmak için zorunlu olması Klasik Tin evresini Modern evreden ayırır. Klasik Atina tini, genel olarak Yunan Kent-Devleti politik bir güzel sanat yapıtı, saf bir Törellik alanıydı. Bu tinin özsel belirlenimi Duyuncun özgür olmamasıydı, çünkü neyin Doğru ve Eğri, neyin İyi ve Kötü olduğunu bireysel duyunç değil, ama sorgulanmayan Din ve Törellik belirliyordu.

İlkin Sofistler görecilikleri ile bu değişmez değerleri bilincin öznelliği karşısında sorgulama altına getirdiler. Ama göreciliğin bütün bir evrensel kültüre gözdağı olması ölçüsünde, Sofistler hak ettikleri o kötü ünü kazandılar.

Sokrates İyiyi saltık değer olarak gördü, ve o da Sofistler gibi onu dışsal kurumsallıklarda aramadı. Ama Sofistlerin göreciliğinin tersine, Sokrates İyiyi saltık Gerçeklik olarak gördü. ve onu kendi içselliğinde, Duyuncunda aradı. Duyuncun saltık özgürlüğü karşısında hiçbir dışsal yetke, hiçbir törel ve tüzel belirlenim, hiçbir değer sorgulamadan bağışık değildir.

Sokrates sorgulanmayan yaşamın yaşamaya değmez olduğuna inandı.

Cole, Thomas; The Consummation of Empire, 1836.


 
 
 
İdea Yayınevi / Hegel’in Nesnel Tin Dizgesi / Aziz Yardımlı / 2014